ADALET VE HİKMET (DAVUT VE SÜLEYMAN’IN İZİNDE)

Hz. Adem’den, son Peygamber Hz. Muhammed’e kadar yeryüzüne gelen tüm peygamberler sadece vahiy getiren elçiler değil, aynı zamanda toplumun içinde çalışan, alın teri döken insanlardır.

ADALET VE HİKMET (DAVUT VE SÜLEYMAN’IN İZİNDE)

Adalet, hakkı gözetir.

Hikmet ise kalbi gözetir.

İnsanlık tarihi boyunca bu iki ilke bazen birbirinden kopmuş, bazen de yan yana yürümüştür.

Hz. Davud ve Hz. Süleyman kıssaları ise bize bu dengenin en berrak, en saf ve en yalınörneğini verir.

Baba adaletin tok sesidir, oğul hikmetin ince sesi.
Davud, el emeğiyle geçinen, zırh yapan, adaletiyle hükmeden bir peygamberdir.

Hz. Adem’den, son Peygamber Hz. Muhammed’e kadar yeryüzüne gelen tüm peygamberler sadece vahiy getiren elçiler değil, aynı zamanda toplumun içinde çalışan, alın teri döken insanlardır.

Neredeyse hepsinin bir mesleği, bir el sanatı vardır.

Hz. Adem ilk çiftçidir, İdris terzi, Nuh marangozdur.

İbrahim taş ustası, İsmail okçu, Musa çoban, Davud demirciydi…

Son peygamber Hz. Muhammed dahi, çocukluğunda hem ticaret hem de çobanlık yapmıştır.

Ve hepsi adildi, hüküm ve hikmet sahibiydi…

Davut’un zamanında toplumun düzeni onun keskin terazisine dayanıyordu.

Psikolojide bu, “otorite figürü”dür.

Çocuğun gelişiminde babanın sınır koyan, düzeni kuran yönü neyse, toplumun gelişiminde Davud’un adaleti odur. Adalet, kaosun karşısında sınır çizer; haklıyla haksızı ayırır.

Kalbi gözle baktığımızda Davud, celâl içinde cemâlidir.

Güçlüdür, devletin başındadır ama kalbi dünyaya değil Allah’a bağlıdır.

Zühd ehlidir, hakkı gözetirken zulme asla göz yummaz.
Oğlu Süleyman ise hikmetin peygamberidir.

Rüzgârla konuşması, kuşların dilini bilmesi, cinlere hükmetmesi, aslında varlıkla kurulan derin iletişimin sembolüdür.

Psikolojide buna yüksek duygusal zekâ denir.

İnsanı, doğayı, zamanı okuyabilme yeteneği.
En bilinen kıssasında, aynı çocuğa sahip çıkan, “Bu çocuk benim!” diye iddia eden iki kadına “çocuğu ikiye bölün” demiştir.

Görünüşte sert, hatta şok edici bir hüküm. Ama işte burada devreye paradoksal niyet giriyor.

Modern psikoterapide de kullanılan bu yöntem, kişiyi beklenmedik bir öneriyle yüzleştirerek gerçeği açığa çıkarır.

Süleyman’ın hükmü, sahici anneliği ortaya çıkardı.

Çünkü gerçek anne, sevgisini acıyla sınamaya razı olmadı; vazgeçti, ama çocuğunu kurtardı.
Bu hüküm bize gösteriyor ki, “Hikmet, bazen doğrudan söylemek yerine, insana kendi hakikatini buldurmaktır.”

Terapide de böyledir; danışana doğrudan “yanlış yapıyorsun” demek yerine, onu kendi gerçeğiyle yüzleştirmek daha kalıcı bir dönüşüm sağlar.
Bakın şimdi çok önemli bir şey söyleyeceğim size!

Davud’un adaleti tek başına olsaydı toplum, disiplinli ama katı olurdu, sert olurdu.

Süleyman’ın hikmeti tek başına olsaydı toplum yumuşak ama dağınık olurdu.

İkisinin birleşimi, işte o dengeyi doğurdu.

Adalet dış sınırları korur, hikmet iç anlamı kurar.
Kalp ehli der ki, “Allah, cemâliyle kulunu çeker, celâliyle terbiye eder.”

Davud cemâl ve celâli adalet terazisinde buluşturdu;

Süleyman aynı dengeyi hikmetle süsledi.

Psikoloji ise bize şunu söyler, “Hayatın sağlıklı yürümesi için hem sınır (adalet) hem de empati (hikmet) gerekir. Sadece kural varsa kalp kurur, sadece empati varsa düzen bozulur.”
Adalet ve hikmet yan yana geldiğinde, insan hem dış dünyada düzeni sağlar hem de iç dünyasında huzuru kurar.

Davud’un tok, davudi sesiyle Süleyman’ın ince, zarif ve latif sesi bir araya geldiğinde, hayatın senfonisi tamamlanır.

Hem adaletin hem hikmetin hayatınızın her anında ve her yerinde olması dileğiyle.

Vesselam!..