Agorafobi: Evden Kaçışın Sessiz Kapanı!

Agorafobi; irrasyonel, yoğun korku ve kaygıyla karakterizedir ve genellikle panik ataklarla el ele gider.

Agorafobi…

Son yıllarda sıkça duymaya başladık bu garip kelimeyi.

Ne dersiniz bugün size bununla ilgili küçük bir kaç bilgi vereyim mi?

Evet agorafobi, sadece kelimeye dökülüşü bile yürekte hafif bir sıkışma yaratır.

Latince "pazar yeri korkusu", ”açık alan korkusu” anlamına gelirken, modern psikolojide tıkılıp kalma endişesiyle sarılır insana:

"Ya panik atak geçirirsem?”

“Kaçamazsam?

“Yardım bulamazsam?"

Bu korku, dışarıdaki o kalabalık, o açık alan, hatta o sessiz otobüs yolculuğunda bile fısıldar kulağımıza.

Ve zamanla ev – o biricik sığınağımız – tek güvenilir liman olur. İnsan, yıllarca kapısının ardına çekilebilir.

İyi de nedir bu korkunun çekirdeği?

Agorafobi; irrasyonel, yoğun korku ve kaygıyla karakterizedir ve genellikle panik ataklarla el ele gider.

Bu ataklar öyle etkileyicidir ki nefes kesilir, kalp çarpar, baş dönmesi gelir ve kişi bundan kaçmak için daha da çok kaçınmaya evrilir.

Öyle ki banka kuyruğu bile bir tehdit gibi görünür; tiyatro, köprü, kalabalık şehir alanları, hatta metro istasyonları bile.

Fakat umut yok değil: Agorafobi kronikleşebilir, ama tedavi edilebilir

Öncelikle bilişsel davranışçı terapi (BDT), kişinin düşüncelerini fark edip dönüştürmesine rehberlik eder. Ardından, maruziyet terapisi devreye girer—kişiye korkulan ortamla kontrollü, adım adım yüzleşmeyi öğretir; bu da duyarsızlaşmayı tetikler.

Tedavi sürecinde bazı bireyler için ilaç desteği de anlamlı olabilir. Antidepresanlar veya anksiyolitikler, şiddetli belirtileri yatıştırmak adına uzman kontrolünde kullanılabilir. Ama bunun için mutlaka bir uzmana başvurmalısınız.

İlaç tedavisi şart mı?

Duruma göre, iyi bir psikoterapiyle ilaca ihtiyaç duyulmayabilir.

İşte burada, hipnoterapi devreye girer:

Hipnoterapi, zihnin derinliklerine inerek, bilinçdışı düzeydeki korku kalıplarını yeniden düzenlemeyi hedefler.

Özellikle geçmiş yaşantılardan iz taşıyan kaygıların çözümlenmesinde, hipnoz odaklı yaklaşımlar etkili olabilir.

Birey, güvenli bir ortamda gevşeyerek kendi iç kaynaklarıyla temasa geçer. Bu da yalnızca semptomların değil, korkunun kök nedenlerinin de ele alınmasını sağlar. Bilinçli zihinle erişilemeyen bazı inançlar, hipnotik derinlikte görünür olur ve dönüştürülebilir.

Tamam da hocam, uygulamada nasıl ilerleyeceğiz?

Önce “Gevşeme ve nefes teknikleri”. Panik atağın fiziksel belirtileri üzerinde etkili olup anksiyeteyi düşürür.
Sonra, “Maruziyet pratikleri”. Önce pencere kenarı, sonra apartmandan çıkmak, ardından caddeye inmek… Adım adım ilerler kişi.

Ve devamında “Hipnoterapötik telkinler”. “Güvendesin… Kontrol sende… Korku azalabilir…” gibi iç ses telkinleriyle, bilinçaltında yeni bir güven hissi inşa edilir.
Destekleyici psikoeğitimle de kişiye yaşadığının bir "delilik" , “hastalık” değil, anlaşılır ve yönetilebilir bir durum olduğu anlatılır.

Evet sevgili okurlar, kapıyı açmak, sadece fiziksel değil ruhsal bir zaferdir. Evden adım adım dışarıya inmek, her nefeste özgürleşmek demektir.

Her maruziyetle birlikte, kişi "Kaçamazsam ne olur?" diye düşünmek yerine, “Belki durabilir, belki bu korku da geçer" demeyi öğrenir.

Ve o an, korku kuşunun kanatları kesilmiş olur.