Bir ameliyathane düşünün; kapının önünde endişeli bir aile, içeride ter döken doktorlar… Bypass’lar yapılmış, kapakçıklar değiştirilmiş, aorttaki dert giderilmiş. Doktor gururla çıkıp “Ameliyat başarılı” diyor; ama bir cümle sonra “Hastayı kaybettik” diye ekliyor. İşte bu, yalnızca bir fıkra değil; Türkiye ekonomisinin bugünkü MR raporu.
Sayın Mehmet Şimşek’in göreve dönüşü, bir ülkenin IMF’siz mucize reçete beklentisini de yanında getirmişti. Borsa alkış tuttu, piyasa umutlandı. Hazine ise pandemi sonrası kurumuş bir gölet gibiydi. Şimşek’in önünde iki yol vardı: Ya arzı artırıp enflasyonu düşürecekti ya da sıkı para politikasıyla alımı kısmaya yönelecekti. O ikinci yolu seçti: maaş artışlarını enflasyonun altında bıraktı, vergileri ve cezaları artırdı, devlet harcamalarını kıstı, vadeleri uzattı, “tasarruf” dedi, kemerleri sıktı.
Kâğıt üstünde başarı geldi: %70’lik enflasyon %35’lere indi. Ama reel sektör, ihracatçı, üretici bu ameliyat masasından sağ çıkamadı. Baskılanan kurla dengeler şaştı. Tekstil Mısır’a, inşaat dinamizmini hatıra albümüne, esnaf ise Maliye baskısı ve vergi tsunamiine teslim oldu. Çiftçi zarar hanesini defterin başına yazdı.
Bir yanda bankalarda faiz gelirini katlayanlar, öte yanda kiraların peşinde koşan milyonlar… Bugün 10 milyon liralık evin kirası 60 bin lira. Aynı para bankaya konduğunda aylık 450 bin lira faiz getiriyor. Ev değerleri faiz kadar artmazken konut arzı düşüyor, kiralar göğe yükseliyor. Servet transferi KKM ile tescillenmiş durumda: Hazine hepimizin parasıyla zenginlerin mevduatına yastık dikti, “sakın dolar almasınlar” diye.
Oysa vatandaş rakamlara değil pazara bakar. Manisa’da karpuz 1 lira iken manavda 10 liraysa, asgari ücret cüzdanda eriyorsa, ekonomi biliminin teorileri pek anlam ifade etmez. Tarımda üretim planlaması yapılmış, destekler rasyonel verilmiş olsaydı bugün et, süt, peynir, sebze fiyatlarını bu kadar konuşmuyor olurduk.
Üstelik adı konulmamış bir yarı savaş ekonomisinin içindeyiz. Savunma bütçesinin açıklanan ve açıklanmayan kalemleri devasa. NATO’nun en güçlü ordularından biri olabiliriz ama 17 bin liralık Bağ-Kur maaşının 3/4 ünü alan Nazike Teyze’ye, asgari ücretle çalışan Nermin Ablaya, factoringte yüzde 8’le çek kırdıran Muhsin Bey’e “ama savunmada güçlüyüz” diyemezsiniz. Onlar için güç, pazardaki domates fiyatıdır.
Ekonomi siyasetin kas gücüdür. Gücü, halkın konfor alanı belirler. Bu alan daraldığında sandıktaki güç de daralır. Mali disiplin ve sıkı para politikaları bir noktaya kadar nefes aldırır; ama nefesi geri vermek, üretimi ve arzı artırmak, tarımı regüle etmek, kaynak yaratmak zorundasınız. Yoksa ameliyat raporunuz tertemiz olsa da hastanız kaybedilir.
28 Eylül 2025
Hasan Fatih Özsümer