Hayatınız boyunca herhangi bir çiftliğe gittiniz mi?
Gitmediyseniz eğer tavsiye ederim, ne yapın ne edin mutlaka gidin!
En azından televizyondan, internetten, v.s… bir şekilde bir çiftlik bilgisi edinin derim.
Oradaki kargaşa içerisindeki düzene hayran kalacaksınız.
Çiftlikteki hayvanları gözlemleyin ve inceleyin.
Neden mi?
Kendimizi anlamak için?
Bugünkü yazımda yine insanı ve insanın duygularını anlatırken biraz çiftlikten, biraz kurttan biraz da kuzudan bahsedeceğim.
Bakın, insanın içi bir çiftlik gibidir.
Evet evet yanlış okumadınız, insanın içi çiftlik gibidir.
Ahırda kuzu meleşir, ormanda kurt ulur.
Siz hangisini daha çok beslerseniz, hangisine biraz imtiyaz ve öncelik verirseniz onun sesi baskın çıkar.
Freud’un diliyle id’e ekmek, superego’ya açlık verirsen, ortalık bozkır, çöl olur, sahra olur…
Bu arada “id” kurdu, “süperego” da kuzuyu temsil eder.
Yani azizim nefsin önüne ziyafet (kebap, bal, kaymak); kalbin önüne de kuru ekmek koyarsan, sofradan kalktığında yalnızca kurt ulumaları duyarsın.
Plautus “Homo homini lupus” demiştir.
“İnsan, insanın kurdudur.”
Aslında bu sözün aslı, “Lupus est homo homini, non homo quom qualis sit non novit” dir. Yani, “İnsan, tanımadığı insana karşı insandan çok kurt gibidir.”
Biz yine her zaman olduğu gibi işin kolayına kaçıp hem sözü kısalttık hem de bağlamından kopardık.
Hobbes bu sözü aldı, devletin sopasına gerekçe yaptı.
“İnsan doğası kötüdür” dedi ve devletin insan üzerinde mutlak güce sahip olması gerektiğini ve bireyin devlet eliyle dizginlenmesi gerektiğini savundu.
Neyse buralara girmeyeceğim bu yazıda.
Belki ilerleyen zamanlarda hafif ucundan dokunuruz.
Haydi biz insanı konuşmaya devam edelim sizinle.
İnsan bazen kurttur, bazen kuzudur ve çoğu zaman kendi içinin çobanıdır.
Yukarıda da dediğim gibi içinde hangisini daha çok beslersen, onu büyütürsün.
Eğer sürekli kıyaslarsan, bir şeyleri yarıştırırsan içinde kurt yetiştirirsin.
Öfkeni her an susturursan, bastırırsan ve her zaman alttan alma taraftarı olursan içinde pısırık bir kuzu kalır.
Son beş on yazıda da bahsettiğim gibi içinde dengeyi kurmazsan ya kurt seni parçalar ya da kuzu açlıktan ölür.
İşin doğrusu nedir biliyor musunuz?
Her ikisini de dengeli ve yerine göre beslemek.
Kurda disiplin, kuzuya merhamet...
Evet, insana kurt da lazım, kuzu da.
Yalnızca içindeki kuzuyu beslersen saflıkla aldatılırsın; yalnızca kurdu beslersen kendi hırsının dişlerine yem olursun.
İnsan dediğin, hem kurduyla mücadele eden hem kuzusunu kollayan çobandır aslında. Çoban uyursa kurt kuzuyu yer; çoban uyanık olursa kurt disipline girer, kuzular da özgürce otlar.
Kazanç dediğin işte burada başlar.
Biz buna “öz-farkındalık” diyoruz psikolojide.
Nefsini izle, hangi yanını daha çok beslediğini gör.
Maneviyat aleminin sultanları ise buna “murakabe” demişler.
İçindeki sesi dinle, hangi nefesin Rabb’ine yürüdüğünü fark et.
Kendi içindeki kurtla yüzleşmeyen hep başkasını ısırır. İçindeki kuzuyu aç bırakan ise merhametten yoksun olur, sevgiyi kaybeder.
Şimdi bir an düşün, banka hesabına para yatırır gibi, sen her gün hangi yanına yatırım yapıyorsun?
Kurt hesabına mı, kuzu hesabına mı?
Çünkü faizini kalbin ödeyecek, zararını vicdanın çekecek, kârını ruhun toplayacak.
Hobbes’un dediği gibi insan insanın kurdu olabilir, evet ama aynı insan, insana merhem de olabilir.
İşin sırrı, kurt ve kuzuyu aynı elde tutmaktadır, kurdu dizginleyecek, kuzuyu besleyeceksin.
İşte o zaman asıl kazanç ortaya çıkacak ve “homo homini yurt”, yani “insan insana yurt” olacak.
Evet sevgili okuyucu bugün telkin yok.
Gözlerini kapattırıp seni seyahate çıkarmayacağım.
Bugün hocalık damarım üstümde.
Tespit ve nasihat var.
İçindeki nefsini (Freud’un ifadesiyle ‘id’ini, tasavvuf tabiriyle benliğini) dizginlemezsen seni ulutur; kalbin aç bırakırsan kalbin kuzular gibi oynayıp zıplamaz, yayılıp beslenmez ve süt vermez.
Murakabe, içindeki kurdun ayak izlerini sürmektir; zikir, kuzunun sesini çoğaltmaktır. Hangi yanına yatırım yaparsan, kazanç da oradan gelir.
Bu bir borsa gibidir, kurt hisseleri kısa vadede yüksek kazanç sağlar ama uzun vadede seni tüketir; kuzu hisseleri ise sabır ister, fakat uzun vadede bereketini getirir.
Haydi bakalım bugün kendine sor, “Sabah kalktığında ilk kime ekmek attın? Kurt yanına mı, kuzu yanına mı?”
Çünkü vicdan, en dürüst muhasebecidir.
Vesselam!..
28 Eylül 2025
Mahmut Açık