NEDEN OKUYAYIM Kİ!!!
Kafanızın içinde yaşıyorsunuz.
Evet, kulağa bilim kurgu gibi geliyor ama gerçek bu.
Gün boyu kendi düşüncelerinizle baş başasınız.
Üstelik o düşünceler genelde bir düğme gibi: Tekrarla, tekrarla, biraz daha tekrarla…
Sabah kalkıyorsunuz, "Bugün bir şeyler değişecek" diyorsunuz. Sonra beyniniz devreye giriyor: “Hayır canım, her şey aynı olacak. Hem sen dün de aynısını dememiş miydin?”
O ses var ya, işte o bizim iç sesimiz değil; iç sıkıntısı.
Zihin, aynı dizinin bininci tekrarını izler gibi.
Aynı küsülen insanlar, aynı sinir olunan olaylar, aynı kendine sinir olma sahneleri…
Dünyamız da pek geniş değil aslında.
Aynı mahalle, aynı yollar, aynı bakkal, bazen aynı dedikodular.
Televizyonda aynı yüzler, sosyal medyada aynı "trend"ler.
E biraz tıkanıyoruz haliyle. Düşünceler hava almıyor.
Ruh sıkılıyor, zihin daralıyor, kalp "ben biraz dışarı çıkabilir miyim?" diyor.
İşte tam bu noktada biri çıkıp diyor ki: "Oku!"
Ve sen hemen karşı çıkıyorsun:
"Zaten sıkılmışım, bir de kitap mı okuyayım?"
Ah, ama mesele o değil…
Kitap okurken başka bir dünyaya gitmiyoruz sadece; kendimizden de çıkıyoruz.
Roma'ya gidiyoruz, Marcus Aurelius'la dertleşiyoruz.
Yunanistan’da savaş varmış, hemen oradayız.
Davinci bir şeyler çiziyor, kafasını kaşıyor; yanındayız.
Uhud’da kılıç sallıyoruz ama fizikte zayıfız, düşüyoruz.
Sonra yeniden kalkıp Rönesans İtalya’sında bir kahve içiyoruz.
(Tam espresso değil, o zamanlar biraz daha... lapa gibi.)
Ve en güzeli şu: Bizden başka biri oluyoruz.
Düşüncelerimiz bizim değilmiş gibi oluyor.
Başka kültürler, başka bakışlar, başka gariplikler...
Zihin genişliyor, iç dünya derinleşiyor.
Bir pencere açılıyor kitapla.
Hem de hiç ses çıkarmadan, pasaport sormadan, vize kuyruğuna girmeden...
Şöyle düşün:
Bir kitabı okumak, zihnini camdan dışarı çıkarmak gibidir.
Beyninin perdesini aralamaktır.
Biraz oksijen, biraz macera, biraz yeni bakış...
Kitap okuyan insan sıkılmaz demiyorum.
Ama sıkılsa da, neden sıkıldığını bilir.
Ve belki de bu yüzden, o sıkıntıyı anlatacak kadar kelimesi olur.
O yüzden sevgili okur,
Kafanın içinde hep aynı filmi izlemekten sıkıldıysan,
Başkasının hikâyesine kısa bir süreliğine de olsa konuk oyuncu ol.
Ve unutma:
Bir kitap bazen sadece kitap değildir; bir kaçış biletidir.