Devlet millet için çalışıyor, içeridekiler koltuk için savaşıyor. Türkiye, sahada büyürken bazı muhalefet yapıları kendine bile yön veremiyor.
Geçtiğimiz günlerde bir çay ocağında yaşlı bir vatandaşın söylediği şu söz, zihnime kazındı:
"Devlet sınır ötesinde destan yazıyor, ama içeridekiler hâlâ kim koltuğa oturacak, kim inecek derdinde..."
Evet, dışarıda dünyanın ateşi her geçen gün daha da harlanırken; Türkiye, stratejik akıl, dirayetli liderlik ve yüksek refleksle yol alıyor.
Bir yanda Gazze'de bir milletin onuru için diplomasi yürütülüyor.
Bir yanda Suriye sınırında, terörün kökü kazınırken; sınır güvenliği 7/24 denetim altında tutuluyor.
Bir yanda Rusya-Ukrayna hattında, dengeleri sarsmadan barış diliyle yürütülen özel bir diplomatik çizgi var.
Bir yanda Amerika ve Avrupa ile yapılan müzakerelerde, Türkiye artık edilgen değil, belirleyen bir aktör.
Türkiye, sadece masada değil sahada da güçlü.
Savunma sanayisinde yerli ve milli hamlelerin karşılığı artık net şekilde görülüyor.
KIZILELMA, ANKA, AKINCI, TB3 derken, semalar artık bize ait.
Dünyanın dört bir yanına ihraç edilen SİHA’lar, yalnızca ekonomik değer değil; aynı zamanda caydırıcı bir güvenlik kalkanı sağlıyor.
Yerli üretimdeki başarımız sadece havada değil, denizde de kendini gösteriyor.
Osman Gazi Sondaj Gemisi, Karadeniz’deki doğalgaz çalışmalarına dâhil edildi. Bu, enerji bağımsızlığımız adına tarihi bir adımdır.
Zaten Karadeniz gazı, bugün vatandaşın evine doğalgaz faturasında devlet desteği olarak yansıyor.
Elektrik faturalarına yapılan katkılar da göz ardı edilmemeli. Bu yük, doğrudan vatandaşın omzundan alınmış bir destektir.
Yaklaşan bayram öncesi, milyonlarca emekliye ve kamu görevlisine yapılacak ikramiye ve maaş ödemeleri, sosyal devlet ilkesinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Velhasıl; devlet, içeride ve dışarıda üzerine düşeni yapıyor.
Masa başında değil; sahada, sınırda, üretimde, diplomaside ve halkın cebinde kendini gösteriyor.
Peki, içeride muhalefet cephesinde ne var?
Ne yazık ki bazı muhalefet yapıları, milletin dertlerine derman olmak yerine kendi içindeki hesaplaşmalara odaklanmış durumda.
Gün boyu aynı isimler etrafında dönen spekülasyonlar,
İç çekişmeler, hizipler, kulis dedikoduları...
Sanki bir siyaset kurumu değil, adeta bir dizi senaryosu gibi:
Her hafta yeni bir kriz, her ay yeni bir açıklama, her seçim yeni bir çöküş...
Oysa bir ülke için istikrarlı bir muhalefet, en az istikrarlı bir iktidar kadar önemlidir.
Muhalefet; sadece eleştiren değil, öneren ve yol gösteren bir akıl olmalıdır.
Bugün bazı kesimlerin, vizyon üretmek yerine kriz üretmeyi tercih etmesi düşündürücüdür.
Daha da düşündürücü olan; bazı yapıların kendi partilerini bile yönetemeyip, ülkeyi yönetme iddiasında bulunmalarıdır.
Millet bu tabloyu görüyor.
Kurucu değerlere sırt dönenleri, entrikayla koltuk devşirenleri ve halkın meselesinden kopmuş siyasetçileri unutmaz.
Siyaset, kişisel ihtirasların oyuncağı değil; topluma adanmış bir hizmet yolculuğudur.
Bu yolu kendi benliğine hapsetmiş olanlar, sadece kendilerini değil, inandıkları dava zannettikleri her şeyi de tüketir.
Temennimiz; Türkiye’nin gelişimini baltalamayan, tam tersine onu daha da yukarı taşıyacak bir muhalefet zihniyetinin yeşermesidir.
Çünkü bu ülkenin kaybedecek vakti yok.
Devlet çalışıyor. Millet görüyor. Sıra, muhalefetin kendine gelmesinde.
Allah, bu aziz milleti ve devletimizi her türlü kötülükten korusun.
01 Haziran 2025
Şeyda GÖKTEN