“YALANIN GÖLGESİ, VİCDANIN IŞIĞI”
Bu yazımda seni bir marangoz atölyesine götürmek istiyorum.
Tahta talaşının kokusu havada uçuşuyor.
Yaşlı bir marangoz ustası, Geppetto, elindeki ince oyma bıçağıyla küçük bir kukla yapıyor.
Attığı her çizgide bir umut var, her oyukta bir dua…
Uzun uzun ve sabırla yontuyor, yontuyor, yontuyor…
Ve nihayet o kuklanın gözleri açılıyor.
Pinokyo!
İnsan olmayı öğrenecek bir kukla.
Ve masalın en kırılgan yerinde bize şunu gösteriyor,
“İnsan olmak, doğruyu aramakla başlar.”
Terapide yalan davranışını çok konuşuruz ama çoğu insan şunu bilmez;
“Yalan,her zaman kötü niyet değildir bazen sadece utançtan doğar.”
Bir çocuk yalan söylediğinde aslında;
“Beni cezalandırma,
Beni kaybetme,
Beni ayıplama, der…
Yani ihtiyaç aynı,“Görülmek, güvende olmak ve değerli hissetmek.”
Pinokyo’nun her yalan söylediğinde burnunun uzaması boşuna değil.
Yalan, insan ruhunda büyüyen bir yük gibidir.
Yalan söyledikçe ve bu yalanların sayısı arttıkça çocuk da yetişkin de çiftler de o yükün altında ezilir.
…
Çiftlerde yalan daha da inceliklidir.Gerçeği gizlemek değildir sadece.
Duyguyu saklamak, çatışmadan kaçmak, kırılmaktan korkmak…
Bazen “Nasılsın?” sorusuna “iyiyim” demek bile yalandır.
Pinokyo bize şunu fısıldar, “Yalan, utancın maskesidir.”
Utanç ise evinde ya da çevresinde görülmeyen çocuğun çığlığıdır.
Şimdi sana bir soru sormak istiyorum sevgili okur!
Düşün bakalım, hayatın boyunca ilk ne zaman gerçeği saklamak zorunda hissettin?
Hatırlıyor musun, hangi anda “Böyle söylersem beni küçümserler” korkusu içinden yükseldi?
Evet, utanç iki yerden gelir, birincisi “Ben yanlışım.”inancı,
İkincisi “Gerçeğim kabul edilmeyecek.”korkusudur.
…
Pinokyo’nun derdi kukla olmak ya da olmamak değildir.
Sevilmeyi hak ettiğine inanmamaktır.
Bugün kendine şu soruyu sor;
Ben gerçeğimle sevilebilir miyim?
Yumuşacık ve sakin bir cevap verebilirsen eğer iyileşme buradan başlar.
Hadi bakalım, çocuğun bugün bir hata yaptığında ona sadece şunu söyle.
“Evet ben senin davranışına kızıyorum ama asla ve asla sana, kişiliğine, kimliğine kızmıyorum. Sen benim için çok kıymetlisin.”
Bu cümle utancı keser, gerçeği konuşma alanı açar.
Akşam eşinle kısa bir cümle paylaş.
“Gerçeğimi sakladığım yerler var… her gerçeği her an söyleyemiyorum ama bil ki ben seninle dürüstlüğü öğrenmek ve yaşamak istiyorum.”
Biliyor musunuz bu cümle ve benzeri cümleler, ilişkiyi yeniden insanlaştırır.
Vicdan dediğimiz iç ses çok zarif bir armağandır bize yaratıcıdan.
Masallarda “cırcır böceği” diye geçer, gerçek hayatta ise kalbin en derin fısıltısıdır.
İnsanın içini karartan şey hata değildir, hatayı saklamaktır.
Tasavvufta buna “nefsin sis bulutu” derler.
Sis dağılınca insan kendi öz ışığını görür.
Pinokyo’nun insan oluşu da sisin dağılmasıdır aslında.
Her insanın içinde bir bilgelik çekirdeği vardır.
Yalan karanlıktır… Karanlık ışığı yok etmez, sadece görünmez kılar.
Işık ise ancak dürüstlükle geri açılır.
Haydi bakalım
Şimdi, uygun bir yerdeysen eğer gözlerini kapat.
Derin bir nefes al!
Nefesini yavaşça bırak.
Karanlık bir atölye hayal et.
Ortada küçük bir kukla duruyor…
Pinokyo!
Yavaşça ona yaklaşıyorsun.
Elini uzatıp tahta bedenine dokunuyorsun.
Tahta, soğuk değil! Sıcak bir kalbi saklıyor içinde.
Pinokyo başını kaldırıncaya kadar bekle…
Ve şimdi onun gözlerinde ufak bir ışık gör.
O ışık senin doğruluğun.
Senin öz sesin… Senin temiz kalbin…
Şimdi içinden yavaşça söyle:
“Gerçeğimle var olabilirim.”
“Ben olduğum hâlimle değerliyim.”
“Doğruluk beni hafifletir.”
“İçimdeki yükleri bırakabilirim.”
Evet gövden hafifliyor…
Sanki sırtında taşıdığın bütün ağırlıklar eriyip gidiyor.
Gerçeğin seni özgürleştiriyor.
Şimdi derin bir nefes al;
Ve hazır olduğunda yavaşça gözlerini aç.
Vesselam!..