AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ Parti'nin oyları ve Saadet Partisi grubunun oylarıyla Libya tezkeresi kabul edildi. Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP'nin maalesef her zaman olduğu gibi burada da ret oyu kullandığını görüyoruz. Yani Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı, yönetimi değişse de politikalarının değişmediğini görüyoruz" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul'da Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı Toplantısı'na katıldı.
Tunç toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakan Tunç, Gazze'de ki ateşkesin sonlandırılması, Türk Tabipler Birliği Başkanının görevden alınması ve Libya Tezkeresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesini değerlendirdi.
'TÜRKİYE OLARAK SESİMİZİ YÜKSELTMEYE DEVAM EDİYORUZ'
Tunç, "7 Ekim'den bu yana İsrail'in saldırıları neticesinde 15 bin civarında Filistinli kardeşimiz şehit oldu. Bunun yüzde 70'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Orada bir savaş suçu işleniyor. Adeta bir soykırım yapılıyor. Ve bütün dünyanın gözü önünde 40 aşkındır bu zulüm orada devam ediyor. Maalesef uluslararası sistemde burada soruna çare olamıyor diğer sorunlarda olduğu gibi. Temennimiz orada bir an önce orada akan kanın durdurulması, bu konuda Türkiye olarak sesimizi yükseltmeye devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız 7 Ekim'den bu yana çok sayıda dünya lideriyle, bölge, hükümet ve devlet başkanlarıyla görüşmeler gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanımız yoğun bir diplomasi çalışması gerçekleştiriyor. Özellikle orada ateşkesin sağlanması noktasında ama maalesef Birleşmiş Milletlerin, Uluslararası kuruluşların akan kanın durdurulması noktasında yetersiz kaldığını, duyarsız kaldığını hep beraber görüyoruz. Uluslararası sistemin, insanlığın sorunlarına çare olamadığını Sayın Cumhurbaşkanımız uzun süreden bu yana dillendiriyor, her platformda bunu söylüyor. Ateşkes önerileri Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun huzuruna geldiğinde 14 ülke kendilerini demokrasinin beşiği olarak insan haklarının savunucusu olarak söyleyen 14 ülke ateşkes olmasın diye genel kurulda oy verdi maalesef 120 üyeye karşı. Yine güvenlik konseyinde ateşkes önerileri geldiğinde Güvenlik Konseyi bir vetoyla ateşkesi reddetti. Hastaneler bombalandı, mülteci kampları bombalandı. İnsanlık dışı ne varsa hepsi yapıldı. Bütün insan hakları ayaklar altına alındı. Uluslararası hukuk hep ayaklar altına alındı ve alınmaya devam ediyor. Ve maalesef Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere birçok ülke de İsrail'in arkasında destek veriyorlar, onları şımartıyorlar. Eninde sonunda İsrail uluslararası ceza mahkemesinde yargılanacak ve o katledilen bebeklerin, çocukların hesabını insanlık önünde verecekler. Biz buna yürekten inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
'CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NİN MAVİ VATAN GİBİ BİR DERDİ OLMADIĞINI GÖSTERİYOR'
Yılmaz Tunç, "Libya tezkeresi kabul edildi. Libya tezkeresi Türkiye için önemli, özellikle Doğu Akdeniz'deki haklarımız açısından önemli. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ Parti'nin oyları ve Saadet Partisi grubunun oylarıyla Libya tezkeresi kabul edildi. Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP'nin maalesef her zaman olduğu gibi burada da ret oyu kullandığını görüyoruz. Yani Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı yönetimi değişse de politikalarının değişmediğini görüyoruz. Demek ki onlar için doğu Akdeniz'deki haklarımız önemli değilmiş. Libya'ya biz neden asker gönderiyoruz? Libya'yla bizim deniz yetki anlaşmamız var. Bu deniz yetki anlaşmasını nasıl koruyacağız? Onu koruyabilmek için Doğu Akdeniz'deki haklarımızı koruyabilmek için elbette ki bu tezkereye ihtiyaç vardı ve milletvekillerimiz de sağduyulu bir şekilde oylarını kullandılar ve tezkere kabul edildi. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'yle HDP'nin özellikle diğer tezkerelerde de aynı kararı veriyorlar. Yani terörle mücadelede, sınır ötesi harekatlarda, Suriye'nin kuzeyindeki konuşlanmamız yani orada terörle mücadelemiz noktasında tezkerelere de hayır oyu verdi CHP'yle HDP. Dolayısıyla Doğu Akdeniz'deki haklarımızı, mavi vatanımızı korumak içindir bu tezkere. Demek ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin Mavi Vatan gibi bir derdi olmadığını gösteriyor" diye konuştu.
'TERÖRLE MÜCADELEYİ ZAAFA UĞRATMAK VE TÜRKİYE'Yİ DÜNYAYA FARKLI ŞEKİLDE ANLATMANIN BİR PARÇASIYDI'
31'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Türk Tabipler Birliği Başkanı'nın görevine son verilmesi konusunda ki soruyu, yargısal bir süreç olarak değerlendiren Bakan Tunç, "Türk Tabipler Birliği Başkanının, Türk askerinin terörle mücadele sırasında kimyasal silah kullandığına ilişkin bir iddiada bulunmuştu ve bu gerçekten kabul edilebilir bir iddia değildi. Türk ordusu böyle bir şey yapması mümkün değil. Dolayısıyla terörle mücadeleyi zaafa uğratmak ve Türkiye'yi dünyaya farklı şekilde anlatmanın bir parçasıydı bu konuşma ve bu konuşma yargının konusu oldu, soruşturma başlatılmıştı ve dava açılmıştı Türk Tabipler Birliği Başkanı hakkında ve ceza almıştı. O süreç devam ediyor. Tabii o süreç devam ederken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da Türk Tabipler Birliği kanunu var, 60 bin 23 sayılı kanun. O kanunda özellikle kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının uymak zorunda olduğu bazı hususlar var. Bunlar kendi kanunlarında da belirlenmiştir. Asıl amaçları kendi meslek mensuplarının üyelerinin haklarıyla ilgili çalışmalar yapmak. Ancak burada kendi kanunlarına aykırı 60 bin 23 sayılı kanunun ek ikinci maddesine aykırı bir tutum nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız bir davaname hazırladı. Ankara 31'inci Asli Hukuk Mahkemesine başvuruldu. Ankara 31'inci Asli Hukuk Mahkemesi de karar verdi. Türk Tabipler Birliği yöneticilerinin görevden alınması ve yerlerine yine Türk Tabipler Birliği delegeleri arasından bir yönetimin belirlenmesi hususunda bir karar verdi. Bu karar yargısal bir karar. Bunun istinaf süreci de mümkün. Dolayısıyla yargının vermiş olduğu bir karar söz konusu. Hep beraber sonraki süreçleri de takip edeceğiz" dedi. (DHA)