Türkiye kaynakların israf edilmesinden veya öncelik sıralamasındaki hatalardan çok ciddi bedeller ödüyor. 

Bu sadece devlet organlarında değil, artık belediyelere de sirayet etmiş durumda. 

Ne öncelikli, ne acil, yapılan hangi yatırım hangi faydayı sağlayacak yada ne kadar zamanda geri dönecek bu da plansız programsız gidiyor. 

Meclisinden borçlanma yetkisini alan Belediyeler özel bankalara gelirlerini  veya mal varlıklarını temlik göstererek çok kolay borçlanabiliyorlar. 

Belediye yönetmenin 3 ayağı var: 
- Yatırım ve Planlama 
- İnsan Kaynakları
- Finansman 

Her seçilen belediye başkanı bu 3 koşulu yerine getirecek donanıma maalesef sahip değil. 

İşin zor tarafı " Başkanlar zaten bilir",  acı tarafı ise bu konuda profesyoneller ile çalışacak kişisel gelişmişlikten de çok uzaklar ne yazık ki... 

Saçma sapan işleri yada fazla istihdamı subvanse etmek adına Belediye malları her yerde haraç mezat satılıyor. Ve çoğu değerinin altında satılıyor. 

50 haneli genci kalmamış köye sosyal tesis düğün salonu yapılmasının finansmanı eğer para yoksa mal satılarak yada özel bankadan kredi alınarak sağlanıyor.

Ak Parti ile birlikte Sosyal Belediyecilik diye bir kavramla tanıştı Türkiye. 

Kamu üzerindeki bir çok yük belediyelere aktarıldı. 

Örneğin, MEB bağlı Halk Eğitim Merkezleri vardı. Hala da var. 
Bunlar kurslar verirken, Belediyeler de aynı alana yöneldiler. 

Kadınlara gençlere yönelik bir çok kurslar, kurs merkezleri açtılar. 

Devlette imkan belli ama Belediyeninkine gittiğiniz zaman Sizi memnun edip gönlünüzü almak adına bir çok ikramlar veriliyor hatta servisler koyuluyor.  

Oysa Halk Eğitimlerde bunlar yok. 

Vatandaşta doğal olarak Belediyelere yöneliyor. Buyrun Size ilave bir yük yeni bir maliyet. 

Merkezi olması gereken sistem her mahalleyi mutlu etmek oyunu almak adına bir çok noktada hizmet veriyor. 

300 kursiyer için Halk Eğitim tek yerde eğitim kurs verirken Belediye 5 ayrı noktada bunu yapıyor. 

5 ayrı bina, 5 ayrı klima, 5 ayrı ısıtma, 5 ayrı öğretmen, 5 ayrı hizmetli, 5 ayrı ikram, 5 ayrı çay kahve makinesi gibi.  Ve bunların Belediye binasında bağlı olduğu birimin oluşturulması, müdürleri yardımcıları memurları doğal olarak araç ve şöför tahsisleri. Alın size yük.

Hal böyle olunca Belediyeler hem bütçesel hem de zihnen ana işlerinden uzaklaşıp memnun et oyunu al mantığı ile çalışmaya başlıyorlar. 

Saçma sapan festivaller, şenlikler, yurt dışlarından anlamsız heyetlerin halk oyuncularının misafir edilmesi tabii ki iade- i ziyaretler gibi gibi.

Bu ülke kıt kaynakları olan bir ülke değil aslında çünkü insanımız isterse tekeden süt çıkartıyor. 

Ama esas sorun kaynakların doğru işlerde verimli kullanılmamasında. 

Yapılan işlerde fayda çizgisinin göz ardı edilmesinde. 

Maliyet geri dönüş çizelgelerinin yapılmamasında. 

Herkes eser bırakmak isterken kendi gönlünden geçen eseri kendi zevkine göre yapıyor. Mali analizler, teknik analizler, verimlilik analizleri, ihtiyaç analizleri ve çevresel etki ise maalesef yeniden seçilmek adına göz ardı ediliyor. 

Çok basit bir örnek vereyim. 

Belediyeler sosyal tesisleri faaliyetleri yapmaktan 3 sene vazgeçseler o paraları topladıkları çöpleri ayrıştırıp geri dönüştürecek tesislere harcasalar, arıtma yapıp arıtılmış suları tarımsal sulamada kullansalar, yenilenebilir enerji yatırımları yapsalar, 
bu 3 senede elde edilecek gelirle o yaptıkları eserlerin (!) 3 katını ülke ekonomisine de katkı sağlayarak 6 ayda yaparlar. 

Siz hiç çöp toplama araçlarında robot kolları monte edip insan sayısını araç başına 1'e düşürecek bir projeye yatırım yapan belediye duydunuz mu ? 

Ya da sokakları otonom araçlarla süpürmek için teknoloji yatırımı yapan bir belediye ? 

Ya da belediye hizmetleri için Ar- Ge, Yazılım, İnovasyon, Tarım, Hayvancılık, Kooperatifçilik, Toplum Sağlığı, Sanayi, Verimlilik, Teknoloji birimleri ve laboratuvarları kuran bir belediye duydunuz mu bu ülkede ? 

Ya da hangi belediyemizin kendi alanı için toplumsal araştırma veya tarihsel  araştırma birimleri var ? 
Bu ülkede bunu duyamazsınız...

Ak Parti diyor Sosyal Belediyecilik, CHP diyor Halkçı Belediyecilik.

Ben de diyorum ki bilimsel, planlı, verimli, vizyoner, insan kaynakları yönetiminde profesyonelleşmiş, teknik, teknolojik, ekonomik, sosyoloji ile psikoloji ile bütünleşmiş belediyeciliğe bu ülkenin artık ihtiyacı var.  

Plansız, düzensiz ve hesapsızız. 

Muamma ise şu ;  Derdimiz hep günü kurtarmak, oysa yarınları batırıyoruz. Batırdığımız, bugünden yok ettiğimiz yarınlar...
Bunu anlayan var mı?
Bunun farkında olan var mı?
Görülmüyor. Peki, bunu görebilen var mı?
Bu ülkede bunu göremezsiniz.

28 Nisan 2024

Dare Medya

Hasan Fatih Özsümer

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner176