Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hamas terör örgütü değil, mücahitler grubudur

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

25 Ekim 2023 Çarşamba 14:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hamas terör örgütü değil, mücahitler grubudur

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. İsrail'in Gazze'ye saldırılarına tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'e ve dünyaya seslenerek, "Tüm batı Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Şimdi buradan sesleniyorum. Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin. Bu batının sana borcu çok. Ama Türkiye'nin sana borcu yok. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş, mücahitler grubudur." ifadelerini kullandı.

'BÖYLE BİR VİCDAN OLUR MU'
Erdoğan, Türk Milleti’nin tarih boyunca yeryüzünde ırkçılık yapmamış ve yapmayan tek halk olduğunu vurgulayarak, "Bunu en iyi de Yahudi toplumu bilir. Asırlar boyunca topraklarında Yahudilerin yaşayıp da Yahudi düşmanlığı yani antisemitizm ortaya çıkmamış tek coğrafya, tek devlet biziz. Bugün öldürdüğü çocuklara ve masumlara destek vermek için İsrail’in ardından sıraya girenlerin hiçbiri göğsünü gererek böyle bir beyanda bulunamaz. Böyle bir vicdan olur mu? Böyle bir insani yaklaşım olur mu? Sadece son çeyrek asırda tamamı da yalan bahaneler ve kurdukları piyon örgütler üzerinden Irak’ta 2 milyon, Afganistan’da 1 milyon, Suriye’de 1 milyon insanın ölümüne yol açanlar bunlar değil mi? Kendi ülkelerinde mazlum Filistin halkı lehine açıklama yapan üniversite öğrencilerini, akademisyenleri, sanatçıları, sporcuları, iş insanlarını tehditle hatta şantajla susturmaya kalkanlar bunlar değil mi?" dedi.

 

'SIKINTIYA DÜŞEN HERKESE KAPILARIMIZ AÇIK'
Erdoğan, Batılı devletlerin İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalarda İsrail’den yana taraf tuttuklarına işaret ederek şöyle konuştu:
"Lafa gelince demokratlığı, insan haklarını, çoğulculuğu, çok sesliliği, kimseye bırakmayanların faşist yüzlerini hep birlikte ibretle seyrediyoruz. Sırf bu onurlu tavırlarından dolayı yaşadıkları ülkelerde sıkıntıya düşen üniversite öğrencilerine ve diğer tüm kesimlere ülkemizin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu belirtmek istiyorum. Bu tabloda Gazze’deki zulme gözlerini kapatan, Batılı güçlerin İsrail için döktükleri göz yaşı, sahtekarlığın dik alasından başka bir şey değildir. Daha dün Ukrayna’da yaşanan savaşta ortaya çıkan kayıplar için dünyayı ayağa kaldıranların Gazze’deki aleni katliama duvar kesilmesi bu riyakarlığın en somut ifadesidir. Canlı kalmış ölülerle bir dünyada biz ülke ve millet olarak hakikati haykırmaya, bunun için siyasi, diplomatik gerekirse askeri tüm yolları devreye sokmaya devam edeceğiz. Kalbimizle, dilimizle, elimizle ne yapabiliyorsak yapacağız. Medeniyetimizin, inancımızın ve kültürümüzün gereği olan duruşumuzdan asla taviz vermeyeceğiz. Bununla birlikte kuru hamasete, ülkemize ve Filistin halkına fayda getirmeyecek adımlara, stratejisiz hamlelere de tevessül etmeyeceğiz. Çünkü biz gerisinde binlerce yıllık bir devlet geleneği ve devlet aklı olan Türkiye Cumhuriyeti’yiz."

 

'GÖNDERİLEN HİÇBİR GEMİ, UÇAK, BARIŞ GETİRMEYECEKTİR'
Erdoğan, Gazze’de yaşanan katliam ve yıkımın gerisindeki faillerin İsrail’e sınırsız destek verenler olduğunu bildirerek, "Buradan hem İsrail’e hem onu destekleyip teşvik edenlere sesleniyorum. Gazze’de masumlar ölmeye devam ettikçe bölgemize gönderilen hiçbir gemi, hiçbir uçak, yapılan hiçbir siyasi şov barış getirmeyecektir. İsrail yönetimi güvenliği 10 bin kilometre ötede değil, Türkiye başta olmak üzere bölgesindeki komşularında aramalıdır. Bugün sırtını dayayarak efelendiği güçler yarın kendi evlerindeki yangını söndürmek için pılısını pırtısını toplayıp gittiğinde İsrail halkının güven ve merhamet arayacağı ilk yer tıpkı 500 yıl önce olduğu gibi yine Türkiye olacaktır. İsrail yönetiminden ve toplumundan istediğimiz, milletimizin asırlara sari bu merhamet duygusunu zedeleyecek tavırlardan uzak durması, barış çağrımıza kulak vermesidir. Dünya’nın en eski yerleşimlerini bünyesinde barındıran bu toprakları kana ve ateşe boğan zulmü bir asır öncesinden başlayarak başımıza saran güçlerin dün olduğu gibi bugün de çözüm istemediğinin farkındayız" diye konuştu.

 

'İSTİYORLAR Kİ SAVAŞIN GÖLGESİ EKSİLMESİN'
Erdoğan, sorunun sahibi olanların çözüm istemeyeceklerini vurgulayarak, "Kriz ne kadar derinleşirse, dallanıp budaklanırsa, onların çıkarları için o kadar iyidir. Krizin başladığı 7 Ekim’den beri yapılan provakatif açıklama ve eylemlerin altında yatan sebep işte budur. İstiyorlar ki İsrail ve Filistin meselesi daha da büyüsün. İstiyorlar ki bu bölgeye barış ve istikrar hiç gelmesin. İstiyorlar ki savaşın karanlık gölgesi Doğu Akdeniz’in üstünden hiç eksilmesin. İstiyorlar ki bu coğrafyanın kaynaklarından orada binlerce yıldır yaşayan insanlar faydalanmasın. İstiyorlar ki kan, zulüm ve gözyaşı üzerinde inşa ettikleri sömürü düzenleri sürüp gitsin. Biz işte buna itiraz ediyoruz. Bedelini Müslümanı, Hristiyan’ı, Yahudi’si ile tüm bölge haklarının ödediği bu sömürü düzenini reddediyoruz. Mescid-i Aksa; Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin ortak ibadethanesidir. Şimdi bu ortak ibadethaneye ne yazık ki yetkililer sahip çıkmıyor. Onları da arayarak, onlara da gerekli uyarıyı yaparak birlikte sahip çıkma çağrımızı devam ettireceğiz. Yaşanan her savaşı, yeni savaşların; başlayan her çatışmayı daha kanlı çatışmaların izlediği bu fasit daireyi hep beraber kırmalıyız. Sağduyu ve basiretle bize zorla giydirilen deli gömleğini artık parçalamamız gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

'DERHAL ATEŞKES İLAN EDİLMELİ'
Erdoğan, ateşkes çağrısında bulunarak, "Öncelikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli, derhal ateşkes ilan edilmelidir. Hem İsrail’in Gazze ve diğer bölgelere yönelik saldırıları hem de İsrail topraklarına yönelik füze atışları kesilmelidir. Rehinelerin serbest bırakılması konusunda doğrudan ve dolaylı müzakerelere başlanarak bu konu hızlı sonuçlandırılmalıdır. Nedir o ya; çocukları kafeslere koyuyorsunuz. Bu nemenem akıldır ya? Böyle bir şey olabilir mi? Çocuk, çocuk. Gazze’deki acil ihtiyaçları karşılamak için hemen bir insani koridor oluşturulmalı, ihtiyaç maddelerinin girişine, yaralıların çıkışına izin verilmelidir. Biz hastanelerimizi bütün bu yaralıların tedavisi için emre amade kıldık, kılıyoruz. Refah Sınır Kapısı insani yardımlar için muhakkak, sürekli açık tutulmalıdır. İhtiyacın yüzlerce TIR'la ifade edildiği bir bölgeye gönderilen 20 TIR'lık yardım malzemesinin denizde damladan öte hiçbir anlam taşımadığını herkes gayet iyi biliyor. İsrail Gazze halkına yeterli miktarda insani yardım ulaştırılmasına, yıkıntıların temizlenmesine, sudan enerjiye, şehrin altyapısının ayağa kaldırılmasına, hızlı geçici barınma alanları ve sahra hastaneleri inşasına kesinlikle engel olmamalıdır" dedi.


'İSRAİL'E GİTME PROJEMİZ İPTAL'
Erdoğan konuşmasında, "Ben hayatımda bir kere bu Netanyahu denilen adamın elini sıktım. Nerede? Kendi evimizde, Türk Evi’nde Amerika’da. Tabii iyi niyetimiz vardı; ama iyi niyetimizi suiistimal etti. İsrail’e gitme projemiz vardı, iptal, gitmeyeceğiz. Eğer iyi niyetle devam etmiş olsaydı münasebetlerimiz farklı olabilirdi; ama şimdi maalesef o da olmayacak. Çünkü iyi niyetimizi de bunlar suiistimal ettiler" dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin Gazze’ye sahra hastanelerini gönderdiğini ifade ederek, "Ne gerekiyorsa göndermeye devam edeceğiz. Ayrıca Ramallah başta olmak üzere bölgede yıllardır süren yerleşimci terörü bir an önce son bulmalıdır. Filistinlilerin evini, arazilerini gasp eden; silahlanıp canlarının istediği sivilleri öldüren, üstelik bunları da İsrail güvenlik unsurlarının desteği ile yapan bu işgalcilerin suçlarını hiçbir kavram örtmez. Tıpkı teröristin terörist olarak yaftalandığı gibi yerleşimci kılıklı veya asker-polis üniformalı hırsızlara ‘hırsız’, katillere ‘katil’ denmedikçe ve bunlara o şekilde muamele edilmedikçe bölgeye huzur gelmez, gelemez. Savaşın yayılmaması için tüm aktörler sorumlu hareket etmeli, bölge dışı güçler İsrail’le dayanışma adına ateşe benzin taşımaktan vazgeçmelidir. Akıl ve vicdan sahibi diğer tüm ülkeleri İsrail devletinin aklı selime dönmesi için Netanyahu hükümetine baskı kurmaya davet ediyorum. Bu gelişmeleri bir haçlı-hilal anlayışıyla devam ettirmemenin gereğini hatırlatmak istiyorum. Eğer barışın egemen olduğu bir dünyayı kurmak istiyorsak bu dünyada haçlı-hilal anlayışı bir kenara konmalı. Aksi takdirde insanlığa yazık olur. İslam ülkelerinin bir ve beraber olarak hareket etmesi şüphesiz önce ateşkese sonrasında kalıcı barışa giden yolu kolaylaştıracaktır" değerlendirmesinde bulundu.

'TÜRKİYE SORUMLULUK ALMAKTAN ASLA KAÇINMAYACAKTIR'
Erdoğan, kuruluş amacı Kudüs’ün mahremiyetini ve Filistin davasını savunmak olan İslam İş Birliği Teşkilatı’ndan hiç değilse bu defa misyonuna yakışır bir etkinlik ortaya koymasını beklediklerini belirterek, "Vahdet olmadan rahmet olmaz, diğer türlü bireysel adımların beklenen etkiyi doğurmadığını geçmişteki tecrübelerimizle gördük, yaşadık. Türkiye olarak İslam ülkeleriyle iş birliği içinde hareket etmenin, Filistin halkının ve Gazzeli Müslümanların haklarını korumak için en tesirli yöntem olduğuna inanıyoruz. Bu savaşın kalıcı barışa giden yolu açması için Türkiye sorumluluk almaktan asla kaçınmayacaktır. Teklif ettiğimiz garantörlük müessesesini halihazırda meseleye en azından kısa ve orta vadede gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en somut, en tutarlı, en etkili yöntem olarak görüyoruz. İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazırız. Bu konuda hüsnüniyet ve irade sahibi ülkeleri bir an önce bu teklifimizi değerlendirmeye, somut adım atmaya, barışa giden kapıları aralamaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.

'BARIŞ KONFERANSI DÜZENLENMESİNİ ÖNERİYORUZ'
Erdoğan, bölgede etkili tüm aktörlerin yer alacağı bir uluslararası Filistin-İsrail barış konferansı düzenlenmesini önerdiklerini belirterek, "Bu konferans, son 30 yılda yapılan Madrid’den Oslo’ya, Şarm El-Şeyh’ten Annapolis’e kadar nice benzer toplantının akamete uğrayan akıbetinden alınan dersler ışığında gerçekleştirilmelidir. Garantörlük teklifimiz başta olmak üzere, daha güçlü, bağlayıcı ve uygulamaya dönük kararlar ışığında atılacak bu tür adımlara her iki tarafın da ihtiyacı var. Elbette sorunun asıl çözümü 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan, fiziki bütünlüğe sahip, tüm dünya tarafından tanınan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasından geçiyor. Bunun için öncelikle Filistin halkının kendi içinde birliğini ve beraberliğini sağlayarak yekvücut olarak hareket etmesi şarttır. Filistin halkının göstereceği bu iradeyi tamamlayacak olan Arap dünyasının bu devletin yaşaması için gereken maddi ve manevi desteği vermesidir. İslam ülkelerinin yanı sıra, aklını ve vicdanını hakikatlere kapatmamış, tüm devletlerin arkasında duracağı böyle bir gelişme İsrail’e de aradığı istikrarı ve huzuru sağlayacaktır. Aksi takdirde, bölgede her saldırıyla, her katliamla, her yıkımla artacak olan radikalleşmenin sonuçlarının nereye varacağını kestirmek mümkün değildir" dedi. 

 (DHA)

Son Güncelleme: 25.10.2023 15:45
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.