İnsan; sözü az, manası çok olan bir varlıktır. Kötü hallerden kurtuluş, insan olmanın sorumluluğudur.
Mutasyon, tıp ilmini ilgilendirse de asıl konunun değişimdeki rol mü olduğunu düşündüm. Ülkedeki adaletsizlik ve kötü yönetimin otoriter baskısı, mahalle baskısı ve bağımlı hukuk düzeni; kimlik ve ideoloji sahiplerini aynı yolda buluşturdu.
İktidarın hukuksuzluğuna karşı, sağa sola sapmadan, meşru bir isyan ahlakıyla İmamoğlu olayı etrafında gençler direnç gösterdi ve hâlâ da göstermeye devam ediyor. Bu gençler, mahalle ayrımı gözetmeden, kırıp dökmeden, ilkelere bağlı kalarak kötü yönetime karşı durdu. Bu tavır, tüm üniversitelere ve okullara da baskılara rağmen yansıdı.
Başkalarının güneşini kesenlerin üzerine, zamanı geldiğinde güneş doğmaz. Hak temelli bir eylemin önünde kimse duramaz. Yahya Kemal’in dediği gibi: “İnsanlar hayal ettiği müddetçe yaşar.” Toplumlar da, devletler de, milletler de hayalleriyle yaşar. Fakirin hayali ekmek, zenginin hayali konfor, devlet kesesinden haram yiyenlerin hayali ise soygundur. Ahlaklı gençlerin hayali ise; insanca yaşamak, ülkesini ve milletini sevmek, zalimin karşısında durmaktır. Aklı hür, vicdanı hür ve ahlaklı bir gençliğin hedefi budur.
“Dindar ve kindar” diyerek gençliği ayrımcılığa tabi tutanların yolu, bu gençliğin yolu değildir. Değişim bir ideolojik sapma değil; yeni koşullar ışığında eski fikirlerin sorgulanması ve insanlığa faydalı biçimde yeniden inşasıdır.
İnsan; sözü az, manası çok olan bir varlıktır. Kötü hallerden kurtuluş, insan olmanın sorumluluğudur. Bu ülkenin kirini az su temizlemez; kirlilerin temizlenmesi gerekir. Gençlik bunu istiyor. Adalet, huzur ve fırsat eşitliği talep ediyor. İsyanı da bundan kaynaklanıyor. Yol parası bulamayanlar, ailesi yoksulluktan dolayı okulu bırakanlar, ahlaksızların şatafatı ve konforu… Haramzadelerin bu rezil düzeni, namuslu gençliği meşru bir isyan ahlakına mecbur etti. Bunun tek sorumlusu kötü yönetimdir.
“Gelecek çok güzel olacak” diyen gençlerin haykırışı işte bundandır. Asıl elleri öpülecek olan bu gençlerimizdir. “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem” diyenlerin hareketidir bu. İktidarın korkusu da işte bunlardır.
Hürriyetlerin kısıtlandığı bir ülkede, adaletsizliğin ortağı olan bağımlı yargı kararları; gençleri ortak ilkelerde birleştirdi. İşte toplumsal direnç budur. Kimlik, ideoloji ve inanç ayrımları olmadan hakta birleşme dönüşümüdür. Bu memleket sağır bir zihniyetle yönetiliyor. Bu yönetim, kulaklarını sadece alkışa açar; gençliğin, milletin şikâyetine ise kapalıdır.
Skandalları örtbas eden, yasaları hiçe sayan, kötülüğü sıradanlaştıran; işkencelerin, zulümlerin, soygunların ve kirli ilişkilerin sahibi olanlar; bu ülkenin yöneticisi olamaz.
Cemil Meriç’in ifadesiyle: “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.” Gençlerin tarafı bellidir.
“Allah bizi utandırmasın” diyerek iktidara gelenlerin utanma duygusu yok olursa, her kötülük onlara yapışır. Ahlaklı yönetim, düğününü millete yaptırıp başka sömürü güçleriyle gerdeğe girenlerle olmaz. Kalplerinde haç, dillerinde Kur’an gösterisi yapanlarla hiç olmaz.
Tarihten örnek vermek gerekirse: Rüşvetçi Rüstem Paşa’nın tüm makam odalarında sekiz bin Kur’an olduğu, sekiz cami yaptırdığı ama çaldıklarıyla servet edindiği anlatılır. Serveti, ancak ölünce ortaya çıktı. Kaynaklarda bu yazılıdır.
“Erciyes Dağı kadar derdim var” diyen merhum siyasetçi Osman Bölükbaşı’nın isyanı da bundandır. Gazeteci-yazar Ahmet Altan’ın şu sözleri bu ruhu yansıtır:
“Türkiye risklerle dolu bir yer. Mayın tarlası gibi, yürürken nereye bastığını tam bilemezsin. Ben hayatımı korkularla geçiremem. Ama korktuğun için konuşmuyorsan, kendine bir hapishane yapmışsın demektir. Ve seni oradan kimse kurtaramaz.”
Altında yatan gerçek şudur: mesele adaleti savunmaktır. Gençler de bu yüzden değişimi adalette, huzurda, yaşanabilir bir Türkiye’de, aydınlıkta arıyor.
Tüm desteğimiz bu gençlere! Tüm muhalefete, düşünürlere, gazetecilere ve aydınlara örnek olsun bu gençlik. “Gelecek çok güzel olacak” diyen gençlere bir gülümseme gönder.
15 Nisan 2025
Kemal Albayrak