Gebelik tanısının konulmasına değinen Bıçakçı; “Hasta bize şüphelerle gelir. En sık bulantı, kusma, adet gecikmesi, kilo artışı, göğüslerini hassasiyet, vücudunda renk değişikliği, karnında kıpırdamalar bazen sağlık ocağında gebelik testi ile gelir. Biz de ultrason olarak bakarız gerçekten mi gebelik olup olmadığını ultrasonla film çeker, hasta röntgenleri kalp atışını duyarak ultrasonda bebeğin kalp atışını duyarak gebelik tanısını koyarız. Gebelik tanısı konulduktan sonra ki süreçte gebelik takibi gebeliğin yaşını belirlemek ve bebek ve anne sağlığı açısından bu süreci sağlıkla götürebilmek için çok önemlidir. Bebeğin sağlıklı geliş gelişmediğini anlayabilmemiz için doktorumuzun belirlediği aralıklarda takiplerimizi yaptırmalıyız. Bu süreçte bebeğimizin daha sağlıklı gelişmesi için eğer gerekiyorsa anneye ilaç takviyesi başlanabilir. Ülkemizde gebelik boyunca bir hasta en 4 kere izlenmelidir. Yapılan izlemlerde kalp atışını saptamak, kan grubu, demir düzeyi ve başka ülkelerde yapılmayan guatr izlemi her hangi bir zihinsel rahatsızlığı olamaması adına yaptırmamız gerekmektedir. Çünkü diğer ülkelere göre bizde guatr hastalığı daha yaygındır. Kan uyuşmazlığı varsa bunu görebilmek adına izlem önemlidir. Eğer kan uyuşmazlığı varsa müdahale edilir. Kan uyuşmazlığı varsa kan uyuşmazlığı iğnesi mutlaka yapılmalıdır. Hamilelik sırasın kan uyuşmazlığı dışında yapılan aşılarında gebeler tarafında yaptırılması gerekmektedir. Sadece gebelikte canlı aşı önermiyoruz. Başvuran çoğu hastamda korona virüs aşısına karşı ön yargı vardı ama zamanla onu aştık” dedi.
“GENETİK HASTALIKLARIN ÖNGÖRÜSÜ OLABİLİYOR”
Gebeliğin izlemi sırasında yapılan tarama testlerine değinen Bıçakçı; “İkili tarama testinde bebeğin baş popo mesafesine göre ense kalınlığı göre bir takım kan değerlerine bakıyoruz. Ense kalınlığı var mı, varsa bu genetik hastalıkların öngörüsü olabiliyor. Enfeksiyon ve kalp hastalıklarını saptamamızda önemli rolü var. Bu açıdan tarama testlerini yaptırmalarını da hastalarımıza öneriyoruz. Bazı özel testlerin yaptırılması da bebeğin gelişimi açısından önemli” dedi.
Hamilelik sürecinde yapılan şeker yüklemesi hakkında bilgi veren Bıçakçı; “Gebelikte bütün hastalarımıza şeker yüklemesini öneririz. Çünkü eğer hastamızda şeker varsa riskli gebeliğe girer. Şeker yüklemesi ile oluşabilecek riskli gebeliklerin önüne geçiyoruz. Şeker yüklemesini 24-28. haftasında yapıyoruz 75 kilom 50 gr olmak üzere. 75 gr yüklemeyi daha fazla önermekteyiz ama bazen tedirgin olan hastalarımıza 50 gr yükleme yapıyoruz. Şeker yüklemesinin ardından oluşan değere göre hareket ediyoruz. Değerlerden en az birinde yükseklik varsa biz buna gebelik şekeri diyoruz. Gebelikte şeker önemli bir durum tansiyon hastalığı, gelişim geriliği, büyük bebek doğurma, suyun fazlalığı ve erken doğum riski gibi bir çok olumsuz etkisi olabilir. Gebelik şekeri olan hastalarımıza da insülin başlanabiliyor, diyet uygulanıyor ve takiplerini Endokrin birimi ile birlikte yapıyoruz. Riskli gebelik oluşabilecek durumlarda bazı hastalarımıza doğumu bile önermiyoruz. Eğer riskli gebelik durumu olan hastalarımız olursa Kardiyoloji uzmanı ile birlikte takip ediyoruz” şeklinde konuştu.
"ENFEKSİYON VE CERRAHİ İŞLEMGEÇİRMİŞ KİŞİLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR"
Dış gebelik hakkında bilgi veren Bıçakçı; “Rahim içinde gerçekleşmemiş olan bir gebelik. En sık tüplerde oluşmuş gebelikle karşılaşabiliyoruz. Dış gebelik olduğunu adetim gecikti diye gelen hastaya bakıyoruz, Beta HCG değerini takibine alıyoruz genellikle normal olan 48 saatte 1 en az iki kat artış olması gerekiyor ama bazı hastalarımız %66’ya kadar tolere edebiliyoruz. Ultrasonda kontrol ediyoruz eğer rahim içinde değilse gebelik bu dış gebeliktir. Dış gebelik yaşan kişilere kürtaj uygulamak zorundayız çünkü dış gebelik sonucu doğum gerçekleşmez. Dış gebeliğin tanısının konulmasında gecikirse eğer en son ölüme kadar gider. Dış gebelik genelde enfeksiyon geçirmiş veya cerrahi işlem görmüş kişilerde daha sık görülüyor” ifadesini kullandı.
Rahim ve idrar sarkmasının doğuma bağlı yaşandığına değinene Bıçakçı; “Sarkmalar doğuma bağlı olduğu gibi genetik yatkınlığı olan kişiler de görünmektedir. Hangi organın sarkmasına bağlıysa o da yönelik cerrahi ya da medikal tedaviler uygulayabiliyoruz. Kanserle ilgisi yok ama bir organ çok uzun süre dışarda kaldıysa ne yazık ki kanamaları oluşabiliyor. Kanser belirtisi olarak görünün genital siğillerdir. Onlar da HPV virüsü ile bulaşmaktadır. HPV virüsünden korunmak içinde aşını yaptırmalıyız. Bu virüs cinsel yolla bulaşacağı için tek eşli ve parterimizin temizliğine dikkat etmeliyiz” şeklinde konuştu.(BHA)
