Hepimiz sıkça kullanırız : 
"Hakk ile batılın savaşı".
Ve bu savaşa bilinçli  olarak ya da olmayarak, bir kutsiyet atfederek, 
bu savaşı kutsal bilerek kendimizi belimizdeki kantar ile  tartıp Hakk savaşçısı ilan ederiz.
Ben bugüne kadar " batıl tarafındayım" diyen hiç görmedim. Ama isteyerek yada farkında olmadan batıla hizmet eden bir çok Hakk savaşçısını hepimiz etrafımızda bolca görüyoruz. 
Bu savaş dünya kurulduğundan beri olan bir savaş.
Aslında bu iblisin  Rabbimizle ahitleştiği zaman ve mekanda başlayan ve kıyamet gününe kadar kullar üzerinden devam edecek bir savaş.
Çünkü ahitleşme biz kullar üzerine yapılmış bir ahitleşme.

Allah yeryüzüne gönderdiği tüm vahiylerde kullarına;        " biribiriniz arasında adalet ile hükmedin..." diye nasih eder,  öğüt verir ve aslında emreder. 

Yani Hakk tarafı adalet üzerine kurulmuştur. 

Batıl ise sürekli olurak kendi oluşturduğu elitist zümrelerin ya da sosyetenin,  geri kalan toplum kesimlerini sömürerek, emek vermeden konfor içerisinde yaşamasını sağlamayı hedeflemiştir. 

Bunu yaparken en önemli dayanak noktası bilenlerin, bilmeyenlere üstünlüğüdür. 

Bunu sağlamanın yolu ise sosyetenin - elitist zümrenin sadece bilmesi,  
geri kalan kesimlerin ise bilerek ve isteyerek cahil bırakılmasıdır. 
Bunu gerçekleştirmek için  önemli bir viraj daha sözkonusu.
Cahillerin manipüle edilerek sosyete altına konsolide edilmesi.

Bunun yolu da, bu insanların günün birinde dünyada ama kesinlikle ölüm sonrası yaşamda hayallerine kavuşacaklarına inandıkları, bir inanca, bir ideale- fikre, dogmaya, tarikata, örgüte veya bir davaya irdelemeden ve düşünmeden sadakat ile bağlanıp, bu yolda çalışmalarını, yaşamalarını ve irdelemeden hizmet etmelerini sağlamaktır. 

Adaletin tesisi için aslında bilinçli yani okuyan bir toplum olmak bunda ısrar etmek 
Hakk tüm kullarına hatta  son kitabı Kuran-ı Kerim ile alemlere yani evrenin tamamına kendi aralarında adalet ile hükmetmelerini emretmiştir.

Ama biz Adem ve Havva çocukları batılın taklidine her zaman daha sıcak bakmışızdır. 
Çünkü bizler nefis taşıyan, nankör ve akıllarını kullanmayan yaradılmışlarız.

İçimizdeki şeytanların bize fısıldadıkları ve nefsimizin istekleri bize her zaman çok daha cazip, çok daha kolay gelmektedir. 

Her ne kadar hepimiz “ batıla karşıyız” desekte, konfor alanlarımızı oluşturmak veya korumak veya büyütmek hepimizin ortak arzusu.

Adalet kavramı ve kelimesi maalesef ancak bizden güçlü birileri konfor alanımıza taciz ya da tecavüz ettiği zaman gündemimize geliyor.

Ve bizler Şeytan'ın  sadaka veririm, hayır yaparım, tövbe ederim, ben haklıyım, bu benim hakkım zaten vesveselerine gönüllü inanıp, Allah affeder limanına sığınırız.

Çünkü konfor alanımızı korumak ya da büyütmek adına; ya kendimiz adaletsizlik yaparız, ya da bir adaletsizliğe sessiz veya seyirci kalırız.

Aslında hepimiz "adalet" deriz ama adalete boyun eğmek, razı olmak ve adaletli yaşamak hepimize çok ağır gelir.

Bizim dediğimizin değil Adaletin söylediğine göre yaşamak, davranmak bize çok zor gelir. 

Ahir kelam adalet aslında mülkün temeli değildir. 
Adalet dinin temelidir.

Adaletten uzaklaşan yani Hakk'a rıza göstermeyip Batıl'a meyil eden aslında " Şirk" e yaklaşır.

Vesselam.

30 Eylül 2022

Hasan Fatih Özsümer

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.