Türk siyasetinde taşlar oynadıkça her seferinde ortaya atılan bir kavram var.

Merkez Sağ seçmenin toparlanması lazım. Bu tartışmayı gündeme getirenler ya da getirmeye çalışanlar genelde son 20 yıldır oyunda yer bulamamış ya da dönemsel alanlar yakalamış eski DYP ve ANAP’ lı siyasetçiler.

Oysa göremedikleri ya da görmek istemedikleri bazı gerçekler ortada.

Bu isimlerden Abdulkadir Aksu, Cemil Çiçek, Mehmet Dülger, Süleyman Soylu, Salih Uzun, Mevlut Çavuşoğlu, İlhan Kesici, Aytun Çıray, Lütfullah Kayalar, Salim Ensarioğlu gibi isimler yıllardır Ak Parti, CHP, İYİ Parti saflarındalar ve siyaset yapıyorlar.

Ne oldu, bu insanların varlığı siyasete ne kattı ya da bu insanlar siyasete belirli bölgelerde bulundukları partiye kısmi oylar getirmek dışında ne yapabildiler? ( Bu isimlerden sadece Süleyman Soylu ve Mevlut Çavuşoğlu kısmen dışarıda kalabilir.)

Hangi plan ve projeyi ortaya koyabildiler ya da bulundukları siyasi yapılar içerisinde özgül ağırlıkları ne oldu?

Ak Partinin yüzleri dönemsel olarak yenilemesine rağmen ideolojisini yenilememesinden, söylemini güncellememesinden dolayı artık toplumun beklentilerini karşılayamadığı ve sürekli bir erozyona uğradığı gün gibi aşikâr.

MHP kendisini AK Partiden devşirdiği oylar ile ayakta tutmaya çalışıyor.

CHP son yerel seçimlerde gösterdiği ve kazandığı adayların kimlikleri itibariyle kendisini Merkeze konumlandıracak hamleleri yapmaya çalışıyor.

Son dönemin aktörü Yeniden Refah Saadet ve Ak Parti içerisindeki radikal muhafazakârların yüzde 3 civarındaki kemik oyuna talip.

Peki, Merkez Sağ nerede olacak kimden neyi hangi söylem ve hangi liderle alacak?

Sağ seçmenin Ak Partiye olan güvensizliği ile CHP Yönetiminin ne kadar Merkeze yanaşabileceği ve burada kalabileceği konusundaki endişeleri yarışır.

Bu insanların oylarına ve diğer sağ oylara talip bir yapı bunu kiminle, hangi söylem ve program ile ortaya koyacak derseniz şuan Türkiye Konjonktüründe böyle bir isim yok.

Türkiye’ de yeni bir siyasal oluşum ilgi çeker mi evet çeker.

İnsanların yukarıda yazdığım güvensizlik ve endişelerini giderecek bir yapı prim toplar mı? Evet.

Ama bu toplamlar bu oluşumun adayını Cumhurbaşkanı seçtirebilir mi derseniz işte bu imkânsızı başarmak gibi bir şey olacaktır.

Klasik bir söylem ‘ Dünya değişiyor…’ ama siyaset daha doğrusu politika üretebilen siyaset mekanizmaları ve fikir üreten STK’ lar bu değişimi ne kadar hissediyor ve bu değişimin nereye gideceğine dair hangi ön görüleri var muamma.

Evet yapay zeka, biyolojik terör, ekolojik terör, finansal terör, siber güvenlik, göç hareketleri, fosil yakıtlar ile yenilenebilir enerjinin amansız kavgası, temel gıdaya erişim krizleri ve enflasyonları ve üretim anarşisi, lojistik koridorların güvenlik konseptleri, dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri yeni bir Devlet tanımlamasına ve yeni bir Devlet yapılanmasına doğru götürüyor.

Türkiye bu değişimin gerisinde kalmayacak, kalamayacak.

Türkiye’ de de birçok yeni söylem, tehdit ya da konfor tanımlamaları hem Devlet kodlarımıza hem de toplumsal dinamiklerimize eklenecek.

Toplumda artık merkez sağ ya da sol diye bir kavram ekseri çoğunluk açısından kalmadı.

Hala CHP dışında hiç kimseye oy atmayan radikal düşünceler olduğu gibi, aynı radikalizmi CHP’ nin altına mühür basamam diyen bir kesimde de gördüğümüz reel bir olgu.

Ama özellikle Z kuşağı dediğimiz 2000 sonrası doğumlular arasında oy verme tercihleri ve oy geçişkenlikleri, güven duygusu ve seküler yaşamın öncelemesi çapında dönüyor.

Ve bu insanlar 1 seçim sonra toplam seçmenin yüzde 35’leri bir sonraki seçimde ise yüzde 50’ si olacaklar.

Bu insanların oylarını alarak Devleti yönetecek bir ekip ve yapı iktidara gelecek.

Türkiye için kritik seçim aslında 2028 değil 2033 seçimleridir.

Bahsettiğim yeni tanımlamalara uygun; Güvenlik, ekonomi ve üretim modellerini, eğitim, çalışma hayatı ve sağlık modellemelerini ve diğer dinamik modellemeleri toplumun karşısına koyan bunlarla toplumun karşısına çıkabilen bir yapı zaten sağ ya da soldan öte bir yapım olacaktır.

Çünkü 2033 seçimlerine katılacak seçmenler artık kemikleşmiş olacak.

Ve kaç milyon göçmen diye tanımlanan kitlenin oy atacağı ve bunun seçmenin yüzde kaçına karşılık geleceği netleşmiş olacak.

Bu yapı merkez sağ ya da merkez sol tanımlamalarından ziyade sadece merkez olacaktır.

Amerika gibi 2 yapılı bir siyasal gelecek değil, Avrupa gibi ufak farklılıkları olan Merkez bir ya da iki Parti ve bunun karşısında yer alan küçük oy oranlarına sahip diğer partiler şeklinde bir siyasal yelpaze Türkiye’ yi bekliyor.  Eğer mevcut Cumhurbaşkanlığı seçim sistemi değişmez ise.

Bakın toplumun nereye evrildiğini anlamak istiyorsanız vereceğim bir örnek size belki ışık tutabilir.

Müzik…

Eskiden toplumun çoğunluğu tarafından dinlenilen Arabesk ve Türk Sanat Müziği artık azınlığa düşmüş durumda.

Toplum artık Arabeskle ifade ettiği ezilmişliklerini ya da uğradığını düşündüğü haksızlarını Tecno ya da RAP ile dillendirip bu müziklerde bunların karşılığını arıyor.

Türk Sanat Müziği ise artık içki masalarına ya da 70 yaş üzerinin dinlediği TRT Nağme frekanslarına mahkûm kaldı.

80’ li ve 90’ lı yılların popüler olan sanatçılarına ve söyledikleri müziklere bakın bir de 2024 yılına.

Herkese afiyetler dilerim.

10 Haziran 2024

Hasan Fatih Özsümer