Eğri oturup doğru konuşalım. Ama dikkat edelim! Eğri oturma işini abartırsak maazallah belimiz tutulur, bu yaştan sonra yerimizden kalkamaz hale geliriz.

Eğri oturup doğru konuşalım.

Ama dikkat edelim!

Eğri oturma işini abartırsak maazallah belimiz tutulur, bu yaştan sonra yerimizden kalkamaz hale geliriz.

Fakat şu doğru konuşma işinden ne olursa olsun vazgeçmemek lazım.

Zaten, “her zaman doğruyu konuşun ama her doğruyu her yerde konuşmayın” cümlesi altın varak üzerine yazılması gereken bir ferman değil mi?

 O zaman biz de bu fermana uyalım ve doğruları konuşalım. Her yerde olmasa bile her zaman doğruları konuşalım. Her konuştuğumuz da doğru olsun.

Bakın şöyle bir etrafınıza!

Haydi, haydi üşenmeyin. Kafanızı kaldırın ve bakın etrafınıza.

Alıcı gözlerle bakın.

Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir coğrafyada yaşıyoruz değil mi?

Evet diyenlerin çok fazla olacağı zannındayım. Zira ülkemizde epey bir balık burcu var. Buna ilmel yakîn, aynel yakîn ve hakkal yakîn şahit olduk.

Eskiden ben de öyle zannediyordum. (Benim burcum da balık; sazan da bir balık türüdür.)

Ortadoğu coğrafyası Müslümanların cirit attığı bir coğrafyadır, emindir, güvenilirdir, iyidir diye düşünüyordum, zannediyordum!

Ama zannımda yanılmışım.

Zaten ayet-i kerimede de “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.” buyurmuyor mu Yüce Allah?

Zannetmemem gerekiyormuş!

İnsanların Müslüman olup olmadığını ölçmek elbette ki bana düşmez.

Elbette ki hiçbirinin kalbini yarıp bakmadım.

Ancak birkaç sorum ve birkaç hatırlatmam olacak sizlere.

Derler ki “mü’min, her zaman emniyet, güven, doğruluk, sadakat, sulh ve huzurun temsilcisi olmalıdır!”

El-Hak doğru bir söz! Kim demişse güzel demiş.

Ancak bugün bunu uygulayan kaç mü’min görüyorsunuz etrafınızda? Haydi üşenmeyin bakın!

Ben söyleyeyim mi?

Neredeyse yok gibi!

Piyasa leş kargalarıyla dolu.

Kıskanç/hasetçi/iftiracı/yalancı/menfaatperest/tenperver/çocuksevici/tacizci/tecavüzcü/hırsız/yolsuz/rüşvetçi/nankör/gıybetçi/vurdumduymaz…vesaire vesaire vesaire...

İman; “emn ü emân” kökünden türetilmiştir.

İnanmak, güven vaat etmek, başkalarının emniyetini temin etmek ve emin, güvenilir, sağlam olmak anlamlarına gelen bir kelimedir.

İman edene mü’min denir.

İşte hakiki mü’min ise diğer insanlara emniyet ve güven vaad eden, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu insandır.

Bugün Müslümanların içine düştüğü şu duruma bakınca;

Bir sürü ve yığın olan, nefsinden, benliğinden, menfaatinden başka bir şey düşünmeyen; Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn.” (Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için hakka dönmezler.) ayet-i kerimesine muhatap olan tabela Müslümanlarını gördükçe “Bu insanların yüzde kaçı Müslüman?” sorusunun cevabının yeniden araştırılması gerektiğini düşünüyorum.

İktidar savaşları, mezhep savaşları, toprak savaşları, petrol savaşları apayrı bir başlık.

Savaş, kan ve ihtiras ise cabası.

Ortadoğu kaynıyor;

Masum çocuklar ölüyor,

Çadırlara sığınan insanlar, yağmur yerine şarapnel parçalarıyla, kanla ıslanıyorlar.

Çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar öldürülüyor.

Burnumuzun hemen dibinde insanlık ölüyor, öldü,

Şanslı olanlar, cenaze töreni yapılmasa bile gömülüyor,

Çünkü büyük bir kısmının bedenini leş kargaları, çakallar parçalayıp götürüyor.

Dünya dilini yuttu, oksijen bitti ve insanlık öldü!

Haydi biraz yukarıdan bakalım hadiselere. Allah muhafaza, (olmaz da) hani olur ya Müslüman bir ülkede değil de bir kilise ya da havra haziresinde neşet etseydik, sonra oradan bir dürbünle bugün yüzde doksan dokuzu Müslüman denen Ortadoğu coğrafyasına çooook uzaklardan bir bakıverseydik;

Yaz yağmuru gibi ne zaman geleceği belli olmadan birden sağanak yağış şeklinde bastıran bombaları, kopan kol bacakları, anasız, babasız yetim kalan, ağlayan çocukları…

Bütün bunlara rağmen ülkelerin içinde dönen rüşveti, hırsızlığı, yolsuzluğu, iftirayı, nemelazımcılığı, adam sendeciliği, adam kayırmacılığı, otobüste kıyafeti kısa diye kadına kıza sarkıntılık edenleri... normal kabul eden bu yığınları (sosyolojide bir terimdir) görseydik ve bu tür ahlaksızlıklara göz yumup sessiz kalan insanlara mü’min dendiğini duysaydık, kaçımız Müslüman olmayı seçerdik sizce?

Hiçbirimiz!

Hem de hiç!

Ama içiniz rahat olsun.

Emin olun ne bu şekilde yaşayanlara gerçek mü’min denir ne de gerçek mü’minlerin böyle vasıfları vardır.

Bu tür davranışları hem yapana hem de yapanlara ses çıkarmayıp duyarsız kalanlara, onaylayanlara dense dense deni münafık denir, hem de münafığın da en dip âlâsı...

Vesselam!..

30 Mayıs 2024

Dr. Mahmut Açıl