Mesele fırtınadan kaçmak değil; kanatları dengeleyip kuyruğu sağlam tutarak, o fırtınayı bizi göğe çıkaran bir basamak yapmaktır.

NİYET, BİLİNÇ VE İRADE

Haydi bugün sizinle bir hikaye yazalım.

Kanatlardan ve kuyruktan bahsedelim.

Başlıyorum o zaman!

Gökyüzünde bir kuş vardı. Bu kuş iki kanadıyla özgürce süzülür, bulutların arasında dans ederdi.

Haydi bir de “ad” verelim bu kuşa.

Boy boylayalım, soy soylayalım ve adı “Albatros!” olsun.

Albatros‘un bir kanadı duygularıydı,“Sevinç, korku, öfke, merhamet…”

Diğer kanadı ise düşünceleri,“Plan, muhakeme, hesap, hayal…”

İkisinide dengede tuttuğu sürece gökyüzü ona açıktı.

Dilediği zaman, dilediği şekilde, dilediği yere güvenle uçmakta özgürdü.
Ama bir gün bir fırtına çıktı.

Sert ve acımasız bir fırtına.

Rüzgâr uğuldadı, gök gürledi, bulutlar karardı.

Duygular kanadı panikle çırpındı; yaşadığı korku ve öfke onu sağa sola savurdu.

Düşünceler kanadı da karardı, ümitsizliğe düştü; “Düşeceğim ve her şey bitecek” diye fısıldadı sessizce kulağına.

İşte o anda Albatros anladı ki, kanatlar tek başına yeterli gelmiyordu.
Kuyruğunu hatırladı.

Kuyruk, niyetti!

“Ben bu fırtınayı aşacağım.”

Kuyruk, bilinçti!

“Şu an bir fırtınanın içindeyim ama geçici.”

Kuyruk, iradeydi, çabaydı!

“Kanatlarım titrerse de çırpmaya devam edeceğim.”

Kuyruğunu sımsıkı tuttuğunda, çırpınışları birden yön buldu.
Tasavvuf ehli der ki,“Kalp kanattır, aşk ve muhabbetle çırpar.

Akıl kanattır, ölçer, tartar, denge verir.

Ama ruh pusuladır; fırtınada yönü gösteren derin özdür.

Kalp, şükürle tutunursa, akıl sabırla denge kurarsa, ruh zaten göğe çağırır.”
Psikolojinin diliyle de böyledir bu biliyor musunuz?

Duygular taşkın olduğunda düşünceler yönünü kaybeder.

Ama bilinç (farkındalık) devreye girince, insan fırtınanın içinde bile istikametini korur. Niyet, motivasyonun kökünü; irade, dayanıklılığın gücünü verir.

İşte buna “resilience” (Psikolojik sağlamlık) denir.

Asılolan yıkılmamak, düşmemek, havadan yere inmemek değil; yere inse bile yeniden havalanabilmek ve uçabilmektir.
Albatros o gün öğrendi ki fırtına düşman değilmiş.

Rüzgârın sertliği, kanatlarını daha da güçlendirmişti.

Kuyruğunu sağlam tutmayı öğrendiği için artık sadece uçmuyor, yükselebiliyordu da.

Yani yükselerek uçuyordu.
Mevlânâ’nın dediği gibi:
“Rüzgâr aynı rüzgârdır; kimini savurur, kimini yüceltir.”
İnsanın hayatı da böyle değil midir?

Hepimizin kanatları var, “duygular ve düşünceler…”

Hepimizin kuyruğu var,“niyet, bilinç, irade…”

Ve hepimizin fırtınaları var.

“Kiminin adı kaygı, kiminin adı kayıp, kiminin adı imtihan.”
Mesele fırtınadan kaçmak değil; kanatları dengeleyip kuyruğu sağlam tutarak, o fırtınayı bizi göğe çıkaran bir basamak yapmaktır.

Vesselam!..