Ciğerlerimiz yanıyor derken, aslında sadece ağaçları değil, içimizdeki vicdanı da kast ediyoruz.

Yaz geldi,

Havalar iyice ısındı.

Ve yazın gelişiyle birlikte tabiat bize cömertliğini sunarken, biz insanoğlu ne yazık ki ona aynı zarafeti göstermedik.

Yine yaptık yapacağımızı.

Ancak bu sefer de her zamanki gibi insanlığımızın gereğini değil, insana yakışmayan şeylerin gereğini yaptık.

Ormanları yaktık.

Ciğerlerimizi dağladık.

Ciğerlerimiz yanıyor derken, aslında sadece ağaçları değil, içimizdeki vicdanı da kast ediyoruz.

Ama bir soru hep akıllarda asılı duruyor:

“Bir insan durup dururken neden ormanı yakar ki?”

Bu sorunun cevabı kolay değil.

Zira bu tür eylemler sadece bir kibritle değil;

“Travmalarla, öfkeyle, yalnızlıkla, hatta görünme arzusuyla” ateşlenir.

Psikolojide orman yakan, kundaklayan kişiler üzerine yapılan çalışmalar bu kişileri genellikle üç ana grupta toplar:

Birinci grup, “Dikkat çekme ve kendini ifade etme ihtiyacı olanlar”ı kapsar.
Bu bireyler görünmedikçe büyür içlerindeki öfke.

Hayatları boyunca yok sayılmış, değersiz hissetmiş olabilirler.

Bir yangın çıkararak, tüm ülkenin dikkatini bir anda üzerine çekmek...

Onlar için bu, belki de ilk kez “görünür” olmaktır.

Diğer bir grup “Kontrol kaybı ve patolojik öfke” sahipleri.
Özellikle anti sosyal ya da borderline kişilik özellikleri taşıyan bireylerde, öfkeyi dışa vurma yolları yıkıcı olabilir.

Ormanı yakmak, içsel yangının dışa yansımasıdır:

“Ben yanıyorsam bırak dünya da yansın anasını satayım!” diye düşünür ve derler.

Ve üçüncü olarak da “Zihinsel sorunlar ya da psikoz tabloları” olanlar.
Bu bireylergerçeklik algısı bozulmuş şekilde hareket ederler.

Şizofreni gibi rahatsızlıklarda, kişi kendini tehdit altında hissedebilir, doğayı bile düşman sanabilir.

Haydi hızımızı almışken bir grup daha ekleyelim.

“Çalanlar, çırpanlar ve yangın sonunda menfaat elde edenler.”

Umarım ki bu yangınlar sonunda yanan yerler birilerine peşkeş çekilmez ve oralara otel ve benzeri turistik işletmeler yapılmaz.

Yeniden yeşertme adına gereken ne ise o yapılır.

Evet bunu sadece umuyorum!

Yangın deyince tabi,sadece bireysel psikolojiye değil, toplumsal travmalara da bakmalıyız.

Uzun süreli işsizlik, dışlanmışlık, sistemle barışamama hâli…

Bunlar da kişiyi öyle bir noktaya getirir kien büyük zararı tabiata vererek kendince bir mesaj bırakmak ister.

Sakın yanlış anlamayın, bu noktada yangın çıkaran kişiyi anlamak, onu mazur görmek anlamına gelmez.

Psikolojisi ne kadar bozuk olursa olsun, hangi sebep onu bu noktaya getirmiş olursa olsun bir canlıyı bile isteye yakan (velev ki bu ağaç da olsa, ot da olsa, böcek de olsa) canavardır.

Ama yine de “Psikolojik kökenleri anlamak,”bu hadiselerin yeniden yaşanmaması için önlem almanın ilk adımıdır.

Ormanlar bizim sadece doğamız değil, ruhumuzdur da.

Ve bu yangınlar hem doğada hem içimizde iz bırakır.

Yetkililerden isteğimiz ve dileğimiz; “Önce suçluları mutlaka yakalayalım ve gereken cezaları ne ise gerektiği şekliyle verelim.”

Sonra mı?

Sonra, bu suçun zeminini oluşturan duygusal enkazı da tanıyarak geleceğe daha sağlam adımlar atalım.

Unutmayın,“Bazı yangınlar ormanda çıkar, bazıları insanın ta yüreğinde başlar.”