Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveye gönderdiği mesajda ise açık bir uyarı vardı: “Bölge yeni bir savaşı kaldıramaz.

Ortadoğu’daki Sükûnetin Anahtarı: Erdoğan ve Fidan


Ortadoğu…
Kimi için stratejik hamlelerin oyun sahası, kimi için bitmek bilmeyen bir trajedinin adı. Ancak Türkiye için bu topraklar, vicdani bir sorumluluğun coğrafyasıdır. İsrail-İran hattında artan gerilimin bölgeyi yeniden kaosa sürüklediği bir dönemde, Türkiye yine barışın diliyle konuşan, aklıselimi savunan taraf oldu. Bu duruşun iki öncüsü ise hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dır.

13 Haziran’dan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürüttüğü diplomasi trafiği, yalnızca bir dış politika hamlesi değil; aynı zamanda insanlık adına yürütülen bir mücadeledir. Erdoğan, bölgedeki birçok liderle telefon görüşmeleri gerçekleştirerek savaş çığırtkanlığının değil, diplomatik çözüm yollarının arandığı bir iradeyi ortaya koymuştur. “Biz çatışmanın, şiddetin, zulmün tarafında değil; hakkın, adaletin, diyalog ve diplomasinin tarafındayız” diyerek, Türkiye’nin durduğu yeri net bir şekilde ifade etmiştir.

Bu diplomatik hamlelerin bir devamı olarak, 21 Haziran’da İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Özel Oturumu ise kritik bir eşikti. İran’ın talebi üzerine toplanan bu zirveye Türkiye, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan başkanlığında ev sahipliği yaptı. Fidan’ın konuşması yalnızca bir diplomatik metin değil; bir çağrının, bir sorumluluğun ve bir vicdanın ifadesiydi.

Konuşmasında Kur’an-ı Kerim’den alıntılarla İslam dünyasına birlik mesajı veren Hakan Fidan, özellikle Âl-i İmran Suresi’nden şu ayeti hatırlattı: “Ey müminler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin.” Bu söz, salondaki diplomatlardan çok, parçalanmış ümmetin kalbine hitap etti. Aynı konuşmada Maide Suresi’nden “Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun” ayetine de yer vererek, yalnızca siyasi bir dili değil, ahlaki ve imani bir çağrıyı da dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveye gönderdiği mesajda ise açık bir uyarı vardı: “Bölge yeni bir savaşı kaldıramaz. İsrail’in İran’a yönelik saldırgan tutumu, yalnızca iki ülkeyi değil, tüm coğrafyayı tehdit etmektedir.” Bu sözlerle Erdoğan, İslam ülkelerine ortak bir duruş sergilemeleri gerektiğini hatırlatırken, Türkiye’nin barış için üstlendiği misyonu da yeniden vurgulamış oldu.

Türkiye bugün, masada kararlı ve vakur bir duruşla diplomasi üretirken, sahada da caydırıcı gücüyle bölgede istikrarı koruyan nadir ülkelerden biridir. Sınır güvenliğinden askeri caydırıcılığa, barış diplomasisinden stratejik iş birliklerine kadar geniş bir yelpazede yürütülen bu politika, sadece bölgesel değil, küresel etkiler doğurmaktadır.

Bu bağlamda değerlendirme yapacak olursak, Türkiye'nin yürüttüğü diplomasi; yalnızca devlet aklının değil, aynı zamanda vicdanın da bir ürünüdür. Erdoğan ve Fidan’ın aynı çizgide ve aynı istikamette yürüttüğü bu mücadele, sadece bugünün krizlerine değil, geleceğin barış düzenine de kapı aralamaktadır. Ortadoğu’daki sükûnetin anahtarı, kararlı liderlik ve adil bir vicdanla Türkiye’nin ellerindedir.

23 Haziran 2025
Şeyda Gökten